Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Güven(me)

"Güven" bilmem hangi ütopyadan gelmiş bir kelimedir. Ne zor bir duygu olarak çıkmıştır insanoğlunun karşısına! Ne onunla yaşanır ne de onsuz. Ne gider insanın içinden ne de içinde kalır. Nankör insanoğlu onu da barındırtmaz kimsenin içinde. Ne vefasızdır o insan, ne ucuzdur!  Zor bir duygu demiştim, doğru. Tür olarak kolaya kaçmaya bayılırız. Kim uğraşacak “güven”i ömür boyu misafir etmekle, değil mi? Bir insanoğlu vardır bir de çıkarları. “Güven”i de almış koymuşuz çıkarlarımızın arasına. Çıkarlarımıza göre güvenmeyi seçeriz, garip. Samimi duygularda barınamaz olur. Samimiyetsiz samimiyetlerde daha bir cazip gelir. Nedenini çözmeye ömrüm yeter mi, bilmiyorum. Sorgulamaya devam edeceğim kesin. Aslında yalnız olduğumuzu hatırlatır çokça hikâye. Her gün onlarcası da eklenir. Arkanızı dönersiniz; eldir herkes bir parça, çokça parça. Kendine bile güvenmez ya insan bazen. İnsan olmayı beceremezken arkadaş, dost, kardeş, aşk olmayı bu “tür”den beklemek pek de haklı bir beklenti

Teflon

Evet efenim bugünkü konumuz: teflon. Nasıl yani? Şöyle ki etrafımızda dolaştığını fark ettiğim birtakım kral ve kraliçelerin(!) sayılarının ne kadar artmış olduğu farkındalığının bir kere daha oluşması üzerine bir süre önce okuduğum güzel bir yazıyı anımsadım. Onun üzerinden yazıma bir giriş yapmak istiyorum. "Bazıları tıpkı teflon gibidir. 'Teflon Adam' modeli, merhametin olmadığı insan modelidir. Teflon tencere nasıl kendi yanmadığı halde içinde bulunanı yakarsa teflon adam da başkalarına acı vermesine rağmen hiçbir üzüntü ve suçluluk hissetmez. Bu kişiler, başkalarına zarar verir ama kendileri rahatsız olmaz. Teflon adamların hiçbir eylemleri onlara yapışıp iz bırakmaz. Narsistik ve antisosyal özelliklerin birleştiği bu tipteki kişilikler yanımızda beyefendi gibi dolaşan ama acıma, pişmanlık, merhamet ve suçluluk hissi duymayan bir insan tipidir. Bu insanlar acıma duygusu taşımadıkları gibi empatiden de yoksundurlar." Bu yazıyı kimin yazdığını bilmiyorum ama

Güzel Olmak

"İnsan güzele meftundur." Yaratılış olarak böyleyiz, bu kaçınılmaz bir gerçek. Güzeli ararız, güzeli severiz. Eşya alırken, kıyafet seçerken, hediye alırken güzelini, en güzelini seçeriz. Bunda hiçbir problem de yoktur zaten. Peki... Bir insanla tanışırken, dost seçerken, eş seçerken önceliğimiz ne oluyor? Hadi hadi, kabul edelim, ilk etkilendiğimiz şey: güzellik. Bilmem öncelikle ahlaka, karaktere bakmak yeryüzünde kaç insanın aklına geliyordur? Ortalamanın üstü güzellikteki insanlara bakışımızın farklı oluşunu anlamaya çalışıyorum. Arkadaş seçerken bile bu bahsettiğim kitledeki insanlara yaklaşasımız ve bazen de onlardan çekinesimiz geliyor. Çok tuhaf değil mi? Bunu yaşayan insanlar için de aslında oldukça sıkıntılı bir durum bu. Düşünsenize, insanların dikkatini çeken ilk şey güzelliğiniz, yakışıklılığınız. Vasat koşullardaki bir insansanız bu olası. Ha eğer hem güzelseniz hem de iyi koşullardaysanız işin içinden çık çıkabilirsen. Özellikle ilk aşamada kimin neyinizden

Piraye

Piraye... Yazımın başlığını bile atarken heyecanlandığım o güzel isim. Sen o kadar özel bir kitapsın ki! Yıllar geçse de hayatımda yerin olacak, biliyorum. Tekrar tekrar okumaktan mutluluk duyduğum güzide kitap! Bana geçen sıcaklığınla hayallerimin seninle başlamış olduğunu hatırladım. Bana kitap okumayı sevdiren de bugünkü en büyük hayalimi ilk kez hissettirmiş olan da sendin. Hala başarmadım, evet. Allah'ın izniyle başardığım zaman yerin iyice derinleşecek bende. Üzerine şimdiden planlarım bile var🥰 Genel olarak karakterini kendime çok benzettiğimden olsa gerek, kitabı okurken Piraye ile bütünleştiğimi fark ettiğim anlar oldu. Söylediği cümleleri sesli bir şekilde tekrarlarken buldum kendimi defalarca. Özgürlük aşığı, fevri, dik başlı Piraye. Hatice'nin de Piraye'si olduğundan senin hiç haberin olmadı. Senden ayrıldığım noktalar da olmadı değil. Senin yaşadıklarını yaşasam o kadar güçlü olabilir miydim bilmiyorum. Senin kadar gururlu da olamayabilirdim. Kitabın son k