Yazmaya sığındığım bir ândayım. Gülerek geçemedim üstünden bu sefer. Olumluyu fısıldayan birkaç cümle şu âna yetemedi, şimdiyi saramadı. İstikbalimi kocaman bir belirsizlik sarmışken ve ben belirsizliğin düşmanıyken yazmak, yüreğime bir damla su belki. Hiç yoktan iyidir? Hani benim ismim? Erken uyananmışım. Yirmi üç yıl sonra uyandım. O da uyanabildiğim kadar tabii. Uyanamadığım her ânın bedelini ödemeye başladım. Kaybettiğim her saniyenin bedeli kapımda. Kendi hayatımı dışarıdan izliyorum. Bu hayat bana ait olamaz. Hani benim tez canlılığım? Nasıl bekleyebildim? Nasıl yerimde sayabildim? Şimdi lanetler var dilimde; sebep olan her seçimime, her şeye ve herkese. Allah'ım, affet. Müthiş bir ümitsizlik var içimde. Varsa eğer gelecek güzel günlerin hiçbiri bana gelmeyecekmiş gibi, hayallerim ömrüme yetişemeyecekmiş gibi, o muazzam değersizlik duygumla gömülecekmişim gibi, yük oluşumla kalacakmışım gibi... Bilmiyorum; bu bir imtihan mı, olması gereken mi yoksa hayatın kendisi mi? Kendi