Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Belirsiz

Yazmaya sığındığım bir ândayım. Gülerek geçemedim üstünden bu sefer. Olumluyu fısıldayan birkaç cümle şu âna yetemedi, şimdiyi saramadı. İstikbalimi kocaman bir belirsizlik sarmışken ve ben belirsizliğin düşmanıyken yazmak, yüreğime bir damla su belki. Hiç yoktan iyidir? Hani benim ismim? Erken uyananmışım. Yirmi üç yıl sonra uyandım. O da uyanabildiğim kadar tabii. Uyanamadığım her ânın bedelini ödemeye başladım. Kaybettiğim her saniyenin bedeli kapımda. Kendi hayatımı dışarıdan izliyorum. Bu hayat bana ait olamaz. Hani benim tez canlılığım? Nasıl bekleyebildim? Nasıl yerimde sayabildim? Şimdi lanetler var dilimde; sebep olan her seçimime, her şeye ve herkese. Allah'ım, affet. Müthiş bir ümitsizlik var içimde. Varsa eğer gelecek güzel günlerin hiçbiri bana gelmeyecekmiş gibi, hayallerim ömrüme yetişemeyecekmiş gibi, o muazzam değersizlik duygumla gömülecekmişim gibi, yük oluşumla kalacakmışım gibi... Bilmiyorum; bu bir imtihan mı, olması gereken mi yoksa hayatın kendisi mi? Kendi

Yolcu Yorgunu

Yolcu yorgunu olmuşum ben.  Ne bir hastalık bu ne bir seçim, Ne bir bahtiyarlık ne bir çaresizlik. Yollara karışmış adım. Bilmem, bir durak mıyım yoksa yolun kendisi mi? Ben el sallamayı bilmezdim ki. Sanki sıkı sıkı tutmak işime yaramış gibi. Yolcular mı yordu, yolcu edemediklerim mi? Bilerek uğurladıklarım, uğurlanmaya mahkûm olanlar ya da uğurlanmaya mahkûm ettiklerim, hangisi? Ne aradığım ne de beklemekten vazgeçtiğim sıcacık bir el her şeyi çözebilir belki. İyi insan kalabilme savaşım... Bunu diğer insanlar yüzünden kaybetmeye gönlüm razı olabilir mi ki? Yolcu ettim ben; önce duygularımı, sonra hayallerimi. Ne küsüm şimdi ne de razıyım. Ne yolcular üzebilir artık beni ne de yolun acıklı vaziyeti. Çizmek istediğim yolların yolcu oluşlarına bakıyorum şimdi. Yol yorgunu olmak varken yolcu yorgunu olduk iyi mi! Gülümseyerek hatırlayamadığım hiçbir şeye anı demiyorum artık. Üç beş andan başka hiçbir şeyi de özlemiyorum. Ben bir sırım şimdi. Benim bile bilmediğim bir sır... Yolculuğum b

Yeni Ben

Dünkü bana bakarak bugünkü beni gözlemliyorum şu günlerde. Gördüklerimden mutlu olmayı beklemem gerekirken hoşnutsuz gibiyim. Müdahale edemediğim belki de etmediğim şeylere karşı biraz kızgınım, biraz teslimiyet içerisindeyim. Öğrendiklerim bana bir yol olmuş, kâğıt kesiği sonu edasıyla tatlı bir acıya dönüşmüş gibiler. Öğrenemediklerim her gün, her hafta, her ay, her yıl farklı bir kimlikle karşımdalar. "Öğrenmeyeceğim!" diye bağıramıyorum da. "Öğreneceksin," diyorlar, sakin ve kararlı bir ses tonuyla. Vazgeçilmeyi öğrendiğim gibi vazgeçmeyi de öğrenmişim. Eskisi kadar acıtmadığı dikkatimden kaçmıyor. "Bu şekilde değişmek istemezdim," diyorum. Kanunlara benim kalemim sökmüyor. Hayatta aklımın ucuna gelmeyecek şeylerin mümkünüm olabileceğini fark ettiğim anları izliyorum. Girdiğim savaşlardan galibiyetle çıkacağım umudunu beslemekle meşgulüm, oturup ağlayacağımı bildiğim tarihleri beynime kazımamış gibi. Hem bu kadar neşeli hem de bu kadar melankolik

Bahara

Bir gün sadakatim yolunu şaşırmıştı. Öylesine güçlüydü ki ve de inatçı. Her yanı uçurum olan yolda süratle ilerlerken deli cesaretimle iş birliği yapmak üzereydi. Çok geçmeden "Dur!" dedim. Vazgeçmek nedir bilmiyordu. Veda etmeyi öğrenememişti hiç. Girdiği her yolun masumiyetine olan inancı elini kolunu bağlıyordu. Bir tek zaman alıp götürebilirdi onu. Tercihlerin pek acıklı vazgeçileni olduğunu unutmuştu. Hayallerime ket vuran benliğimin elinde can çekişiyordu, bile bile. Her şeyin farkındaydım, her şeyin. Bir Cemal Süreya cümlesinde buluyordum kendimi: "...Herkes her şeyin farkında ve kimse hiçbir şeyi yanlışlıkla yapmadı." Bir ah ateşi yandı gönlünde. Hissizleşmişti neyse ki. Eskisi kadar mutlu edemeyen şey, eskisi kadar üzemiyordu da. Israrla öğrenmek istemiyordu kabullenmeyi. Bütün dünya bir olup öğretiyorlardı. Öğrenecekti. Belki bahara. Öğrenmezse ıslanacaktı hırçın yağmurların altında yine yeniden. Bilmezden gelmem gerekiyordu, biraz da görmezden gelmem