Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sonra?

Sonra kalbime döndüm. Kalbim, ruhumla konuşuyordu. Ruhumdan bugüne kadar duymadığım, tarif etmekte zorlandığım bir ses işittim. Yaşlanmış gibiydi. Bitkindi belki de. Solgun olduğu kesindi. Gördüğü her şeye tek bir şey soruyordu: Sonra? Ruhum öylesine uzaklaşmıştı ki hep bildiğim benden çok başka o ben; o beklentili, o tez canlı, o hayalperest ben ifadesizce duruyordum. Can tohumlarım, suyu bir kez bile tatmamışçasına kalan tek nefesleriyle umarsızca beni bekliyordu. Döndüğüm kalbimin zerre anlayışla nasıl da değişebileceğini gördüm. O kalp ki; yara almaya açık, fevri, öfkeli, diken üstünde bir kalpti. "Asla"larımı ufacık bir anlayışın avucuna aldı. Alacağı olsun mu? Ben benden sıyrılırsam olsun. Bütün kalıplarla imtihan olurken tamam dedim, hadi her şey "zamanında" oldu, sonra? Hangi zamandı bu, hangi fâninin belirleyebileceği bir zaman? "Her şey ama her şey başka olabilirdi," derken bir razı gelme hâli sarmasa şu göğsümün derinine yerleşen hüzün bâki kalı

İçimde Kal

Bugün başlığıma yanıltıcı bir imaj vererek😁 aslında kelimelerin, cümlelerin, seslerin rahatlatıcı etkisine sığınanlara yazmak istiyorum. İçine hiçbir şey atmayanlara, kendime... İçine atmak genelde sorun olabilir; hatta sorunlar zincirini beraberinde getirebilecek de bir şeydir. Peki, içine hiç atmamak her zaman iyi midir veya gerekli midir? Bir süredir kendi içimde bunu tartışıyorum. Edindiğim bir bilginin tecrübeye dönüşümünden başlayarak anlatmak istediğim şeye doğru yönelmek istiyorum: Geceleri uykuya geçmekte zorluk çekiyorsanız; gözlerinizi kapatın, gözlerinizin önüne gelen her şeyi sesli bir şekilde söyleyin, ne zaman uykuya geçtiğinizi hatırlamayacaksınız. Tecrübe edildi, onaylandı😄 Burada kendimce yorumladığım bir şey var: Kafamın içi kalabalık bir oda ve ben söylediğim her kelimede o odayı boşaltıyorum. Oda sakinleşince de gelsin uyku!  Anlattığım şey, yazıya girişimle HENÜZ bağdaşmamış olabilir. "İçime atmadım, uykusuz kalmadım!" da denebilir. Haklı da olunur. Bu

Anlamsız Anlamlar

Yürüyor anlamsız anlamlar. Her yere bulaşmış. Ne yana baksam oradalar. Gözümden mi anlam akıttım, dilimden mi, gönlümden mi? Nereden bulaştı? Nereden oturdu ki üstlerine? Nasıl da yakışabildi? Nasıl yakıştırabildim? İyiliğim tuttu da birer gülen yüz kondurdum sanki. Hak edilmiş pek az şey olduğunu unutacağım ya hani! Neydi bu gözde büyütmeler? İnsan dediğin kanadı kırık fani. "Eşya", "şey"in çokluk hâli değil mi? Bir "şey"iz hepimiz. Üzerine anlam yüklenen "eşya"lar sadece. Ben, "eşya"larıma gönlümden akıttım hep. Sonra dönüp "şey" oluşumu izledim. Neydim ki? Yürüyen anlamsız anlamların değneği. Hangi dokunuş anlamlı anlam olabildi ki? Benmişim anlam. Beni benden çıkarınca hiçbir "şey" kalmadığında anladım. Gördüğüm çiçekler bana aitmiş. Uzaklaştığımda soldular, o vakit anladım. "Bir varmış, bir yokmuş"tan ibaretmiş her "şey". Ben bana kalınca anladım. Şimdi, anlam yüklediğim herkesin kalbine ruhl